Bir zamanlar, büyük bir dağın tepesinde bir kartal yuva yapmış. Bir süre sonra kartalın, dört adet yumurtası olmuş. Yumurtalar henüz kuluçka dönemlerindeyken dağda bir deprem olmuş. Kartalın yuvasındaki dört yumurtadan biri, depremin şiddetiyle yuvadan düşüp, dağın tepesinden yuvarlana yuvarlana vadideki bir çiftliğe dek ulaşmış. Bu çiftlik, bir tavuk çiftliğiymiş. Çiftlikteki tavuklar, kendi yumurtalarına pek benzemeyen bu değişik ve biraz da büyük yumurtayı sahiplenmek istemişler. Yaşlı bir tavuk, yumurtayı koruması altına almış ve öteki yumurtalardan çıkacak yavrulardan ayırmaksızın büyütmeye karar vermiş.
Günü dolup, zaman geldiğinde yumurtanın içindeki kartal yavrusu kabuğunu kırmış ve dünyaya gelmiş. Bir tavuk çiftliğinde bulunduğunu ve kendisinin de çevresindeki yüzlerce tavuğun arasında olduğunu görünce, kendini de tavuk sanmış ve çiftlikteki tavuklarla birlikte, oda bir tavuk gibi büyümeye başlamış. Yalnızca o, kendisini tavuk gibi görmekle kalmıyor, çiftlikteki tüm tavuklarda onu bir tavuk olarak görüyorlar ve ona bir tavuk muş gibi davranıyorlarmış. Zaman zaman içinden;- “Ben çevremdeki tavuklara benzemiyorum… acaba ben kimim? “diye soruyormuş.Ama, bu kuşkusunu bir türlü dile getiremiyormuş. Ne de olsa o da bir tavukmuş ve tavuk olduğunu da bilmeli, kabul etmeliymiş. Bir gün çiftlikte öteki tavuklarla birlikte oyun oynarken, yukarılardan birkaç kartalın özgürce uçtuklarını görmüş. Kendini tutamamış, yüreğinde bir anda oluşan coşkuyla haykırmış:
- “Aman Allah’ım, ne kadar güzel uçuyorlar. Bende onlar gibi uçmak istiyorum…”
Tavuklar, onun bu sözlerine hep birlikte gülmüşler. - “Sen bir tavuksun ve şunu asla aklından çıkarma; tavuklar kartallar gibi uçamazlar.” Küçük kartal, o günden sonra hemen her gün gökyüzüne bakıyor ve yukarılarda uçan kartal arıyormuş gözleriyle…. bir kartal gördüğünde ise çiftlikteki öteki tavukları unutuyor, gökteki kartal gözden kayboluncaya dek büyük bir hayranlıkla ve özlemle, onu izliyormuş. Sonra da tüm hayranlığını ve özlemini, kartal gördüğü her zaman olduğu gibi, hep aynı sözlerle dile getiriyormuş:
- “Ah tanrım, ne olur, ben de onlar gibi uçabilsem… bende onlar gibi özgürce kanat açabilsem göklerde….”
O böyle konuştukça, bu kez çevresindeki tüm tavuklarda her zaman söyledikleri sözleri bir kez daha , bir kez daha yineliyorlarmış: - “Vazgeç düşlerinden… sen tavuksun ve hep tavuk olarak kalacaksın….”
Küçük kartal, çevresindeki tavukların her gün birkaç kez yineledikleri bu sözlerinden öylesine etkilenmiş ki…. sonunda bir kartal gibi göklerde özgürce kanat açmak düşünden vazgeçmiş ve yaşamını bir tavuk gibi sürdürmeyi kabul etmiş ve bir tavuk gibi sürdürdüğü yaşamının sonunda bir tavuk gibi ölmüş.
Tabi aslında hikayenin birde diğer yönü var.Yavru kartal özelliklerini fark eder ,çiftlikteki tavukların ona sen tavuksun dediğine aldırmadan uçmayı dener ve ölünceye kadar mutlu yaşar.ister işinizle ilgili olsun ister sınavlara hazırlanın önemli olan insanın kendisine ben tavuğum dememesidir.Kendi potansiyelini görebilen insanlar her zaman başarılı olmuşlardır.Nerde nezaman doğduğunuz önemli değildir,hangi lisede okuduğunuz önemli değildir.Aynaya bakdığınızda uçmaya hazır bir kartal mı yoksa tavuk mu gördüğünüzdür.Türk milleti zekidir ve potansiyeli vardır.Eminim her birey bunu farkına varır.