Takvim yazarı gazeteci Ergün Diler Hillary Clinton'ın Darbeden 7-8 ay önce ABD Dışişleri bakanı iken Uşak'a geldiğini ve Hazım Sesli ile görüştüğü iddialarını yazdı. Yazı Uşak'a bomba gibi düşlerken inandırıcı bulunmadı.
Ergün Diler'in yazısına göre Hillary Clinton çok gizli bir şekilde Uçakla Uşak'a geldi ve bu Hazım Sesli İle çok gizli bir görüşme gerçekleştirdi. Hazım sesli ile bu görüşmeye Ankara'dan gelen bir kaç kişide katıldı. Görüğşmeden sonra HAziM sesli titredi ve bu görüşmeden bir kaç kişi hariç kimseye bahsetmedi.
HaziM Sesli'nin FETÖ'nün prenslerinden olduğunu iddia eden Ergün Diler görüşmenin Hazim Sesli cezaevindeyken mi yoksa cezaevine girmedenmi yapıldığı konusununa açıklık getirmedi.
İşte Ergün Diler'in köşe yazısında Hazım Sesli ile ilgili o bölüm
Hillary’nin Uşak’ta işi ne
Washington'da bir gece kaldık. Beyaz Saray'a çok yakındı otelimiz. Çok fazla vaktimiz yoktu. Hem görüşmelerin perde arkasını öğrenecek hem de yeni bilgilerin, bilinmeyenlerin peşinde koşacaktık. Bilen bilir! Pek yerimde duran biri değilim. Oturduğum yerde çok fazla rahat edemem.
Hareket etmek isterim. Daha Pekin'den yola çıkmadan Washington programımı yaptım. Kiminle oturup konuşacağıma, kimlerle yan yana geleceğime karar vermiştim.
Kaldığımız otel doğaldır birkaç CIA ajanı tarafından kolaçan ediliyordu.
Garip değildi bu zaten! Olması gereken bir rutin uygulamaydı. Ama görevli isimler belli oluyordu...
Neyse...
Uykusuzluğa rağmen beni bekleyen DOSTLARIMLA bir araya geldim. Herkesin gözü önünde, otelin kapısında buluşup gittim yani! SIR değil...
Kullanacağım süre çok uzun değildi. Ama GÖRÜŞMELERİN perde arkasını yani Trump- Erdoğan görüşmesinde nelerin olacağını üç aşağı beş yukarı önceden haber aldım. Zaten görüşmenin olacağı gün yayınlanan yazımda "YA ÇOK İYİ YA DA KÖTÜ GEÇECEK!" diye not ettim. Aslında NOKTA konuldu.
Yakında anlarız bunu. Herkes de görür...
Görüşmeler istediğimiz gibi geçemezdi. Türkiye kendi kararlarını almaya başladığı andan itibaren bu mümkün değildi. ABD'de kimin BAŞKAN olduğunun hiç önemi yoktu! Obama da Trump da hatta Bush da olsa YPG konusunda farklı bir şey yapamazdı. PENTAGON kararları geçerliydi. Ve KÜRTLER'i bir masa etrafında toplamak için ABD ORDUSU iki kez IRAK'a müdahale etmişti...
Dostlarımla oturup konuşurken, daha doğrusu ARAÇLA Washington'u bir boydan bir boya gezerken, çok şey işittim. Öyle şeyler duydum ki pek çoğunu yazamam! Mümkün değil. Ama içlerinde bir KONU VAR Kİ beni çok şaşırttı.
Bugün bunu sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ve neleri ne kadar bilip bilmediğimize siz karar verin! Olay gerçekten çok ilginç...
İnanın isimlerle hiç işim olmadı. Bilen bilir!
Kimseyi yaralamak, kırmak ya da incitmek gibi hiçbir motivasyon taşımadım. Dünyayı, büyük fotoğrafı anlamaya çalışırken isimlerin bir önemi olmadığını çok önceleri öğrenmiştim.
KURGUYA göre isimler seçilir ve önü açılırdı. Her yerde böyleydi. Senaryo gereği yetenekli, o role uygun insanlar bulunur ve ilerlemesi için gereken yapılırdı. FETÖ'de de durum buydu. Bakın bugün ÖNÜ AÇILAN , PARA KAZANAN , ÇOK ZENGİN OLAN İNSANLAR VAR! PEK ÇOĞU DIŞARIDA ...
Yazsam şaşırıp kalırsınız. Belki günü geldiğinde ucundan çıtlatırız! Ama şimdi gereği yok diye düşünüyorum. Garip olan bu işadamları ve özel görevli isimler kendilerine burada bir şey olmayacağını sanıyor! Oysa kullanıldıkları için, rollere uygun davrandıkları için figüran olduklarının farkında değiller.
Ellerindeki PARA GÜCÜNÜ kendi başarıları sanıyorlar. Böyledir bu işler. Oysa aynaya baksa bu işlerin kendileri tarafından kotarılamayacağını görürler. Yakında görecekler de zaten! Kaçış yok. Hele İZMİR'deki DİRİLİŞ KİLİSESİ 'nin PASTÖRÜ Andrew Craig Brunson tutuklandıktan sonra sizi kim koruyabilir!
CIA'nın ALTIN ÇOCUĞU yakalanıyorsa ve tutuklanıyorsa kendilerini bir kez daha gözden geçirmelerinde büyük fayda var!
BENDEN SÖYLEMESİ!
Konumuza dönelim...
Washington'da araçla gezerken CIA'nın merkezinden çıkan otomobiller bir bir önümüzden geçiyordu. James Bond filmindeki gibi spor araçlarla birbirinden güzel kızlar ve yakışıklı erkekler "GİRİLEMEZ" yazan bölgeden otoyola bağlanıyordu! Aracı kenara çekip 8-10 dakika izledim. Gerçekten film gibiydi. Ama benim içinde bulunduğum araçta da film gibi hikayeler anlatılıyordu... Dostum "Senin kaçırmaman gereken bir şey oldu!" diye söze girince boş bir ifadeyle yüzüne baktım... "Pek çok şey kaçırabilirdim acaba neyi ıskalamıştım" diye düşündüm.
Ama bunun anlamsız olduğunu fark edince "Ne söylemek istiyorsun?" diye soruyla döndüm!
Dostum gülümsedi. "Çok önemli bir şey"cevabını verdi...
Böyle yapmazdı. Belli ki beni sarsacak şeyler söyleyecekti. Zamanım da giderek daralıyordu.
Büyükelçilik'te görüşme vardı. Ekiple birlikte hareket etmek zorundaydım. Ama şartlar her geçen dakika bunu zora sokuyordu...
Artık öğrenmeden gidemezdim! Ne olursa olsun dostumun ağzındaki baklayı çıkarması gerekiyordu. Zaten o da niyetliydi...
Georgetown'dan karşıya geçip ormanlığın içinden süzülüyorduk. Bir yanda nehir, bir yanda gökyüzünü kapatan koca ağaçlar arasında akıyorduk... Dostum sesinin tonunu değiştirip "HILLARY CLINTON'ı atladın" dedi.
Şaşırmadım! İlgimi çekecek bir şey yaptığını bilmiyordum. Üzerinde çok durduğum bir isim değildi.
"Haklı olabilirsin!" diye cevap verdim...
Güldü... "Haklıyım tabii ki! Ama duyacakların seni şaşırtacak buna hazır ol" karşılığı verdi.
Hazırdım. "Yeter ki işime yarayacak şeyler söylesin" diye aklımdan geçirdim.
Uykusuzluğuma rağmen gözlerimi açmış DOSTUMU dinliyordum... Fark etti ve söze girdi...
"Sen İstanbul'da bazı havayolu şirketlerinin üzerinden yaşanan skandalları yazdın. İlişkileri ortaya çıkardın.
İyi de yaptın. Ama çok eksiğin var" sözleriyle başladı. Devam edecekken araya girdim...
"Bana eksiklerimi anlatacak değilsin sanırım. Biliyorsun ki istesem çok daha fazla bilgiyi paylaşabilirim. Ama bu kişisel bir hal alır! Ben bundan uzak durduğum için sana böyle gelmiş olabilir" dedim...
Kendimi savunmama gerek olmadığını belirtti ve beni şoke eden konuya geldi...
"Hillary Clinton Türkiye'de özel dostları olan bir insandır. Kocası da öyle. Siyasilerle arasının çok iyi olduğu isimler vardır. Bazı lobilerle iç içedirler. Bunu da saklamazlar.
Gülen ve örgütüne en çok destek veren isimlerin başında Hillary Clinton gelir. Onlar da destekleriyle son seçimlerde bunun karşılıklı olduğunu gösterdiler... Her iki taraf birbirine söz söyletmezdi... Hillary, Gülen ve örgütüne gönülden bağlıdır. Yapamayacağı çok az şey vardır onlar için..." Sabırsızlanıyordum. Konuya gelmesini istiyordum. Meraklı olduğumu anlatmak, fazla vaktimin olmadığını hatırlatmak için sırtını sıvazladım, "Hadi artık" dedim...
Gülümseyerek devam etti...
"Sen daha önce yazdın. Hatta YAZ-BOZ'a da taşıdın. Uşak meselesini... Hazim Sesli olayını... Yazdıkların doğru ama eksikti. Hazim, İstanbul'da çok sayıda işadamıyla birlikte hareket ederdi. Ortaklığı vardı. Önemli isimler ağzının içine bakardı. Gülen'in prenslerinden biriydi.
Aslında bunu saklamayan ender insanlardandı.
Florya'da yaptığı özel toplantılar hala bilinmiyor.
Kimler katıldı, soran yok. Ama sen bir iki kez kenarından da olsa konuya değindin. Ama üzerinde durulması gereken çok önemli bir olaydı... Gerçekten prenslerden biriydi! Parayı yönetenlerden, büyük destek atanlardan ve alanlardandı. İstanbul'da pek çok kişiyle ilişkisi vardı. (İsimleri yazmıyorum. Hem de hiç birini...) Ama ne hikmetse Hazim tutuklandı, diğerlerine bir şey olmadı. Hazim'i korumak için söylemiyorum bunları. Konu daha da derin!" "Tamam işte konuya gel artık" diye bastırdım...
"Hazim yazdığın gibi çok önemli bir isimdi.
Tutuklandı. Bir süre UŞAK'ta kaldı. Birkaç ay sanıyorum. Sonra başka bir cezaevine nakledildi.
Ancak kendisi tutuklanmadan önce çok ilginç bir olay yaşandı... Hillary Clinton, DIŞİŞLERİBAKANLIĞI yapan ve kendisini BEYAZ SARAY'a taşıyacak organizasyonlara imza atan bir isimdi. Ciddi bir karar aldı. Türkiye'ye gelecekti. Gelecekti ama kimse bilmeyecekti.
Kimse duymayacaktı. Kimse öğrenmeyecekti.
Öyle de oldu. Kısa süre sonra Hillary Clinton, belki de geleceğin ABD BAŞKANI özel bir uçakla Türkiye'ye doğru süzülüyordu..." Saatlerce süren yolculuktan sonra özel uçak piste tekerleklerini konduruyor ve içinden HILLARY CLINTON çıkıyordu. Bayan Clinton AN KARA'dan gelen ve kendisine eşlik eden birkaç kişiyle birlikte doğru HAZİM SESLİ'nin yanına gitti... Gittiği yere kimler gelmişti daha önce, bir bilsen şaşırıp kalırdın! Ama Uşak'a kimse bakmıyordu. Hazim'i tanıyan da yoktu..." Şaşkınlığım sürünce dostum devam etti...
"Hazim, 22 Ekim 2015'te tutuklandı.
Darbeden 8-9 ay önce. Hillary Clinton neden gelmişti, ne konuşulmuştu şimdi söylemek istemiyorum. Ama Hazim bu görüşmeden sonra resmen titredi. Ve bu görüşmeyi çok yakını olan iki-üç kişi hariç kimseye söylemedi.
Kimseyle de paylaşmadı... Ne konuşuldu, neler oldu daha sonraki konu. Ama bilmen gereken Hillary Clinton'ın Hazim Sesli için yani SESLİTEKSTİL'in sahibi için UŞAK'a geldiği... Hem de herkesten gizleyerek..." Gerçekten şaşırmıştım. Soracağım çok soru vardı... İlk aklıma gelen "Kimin uçağıyla indi?" sorusu oldu... Gülümserken "Bunu kim istedi?", "Neden Hazim Sesli için de başkası için değil?", "Nasıl bir mesaj getirdi koskoca Clinton?" gibi pek çok soru cevap aramak için peş peşe geliyor ve öncelik istiyordu. Ancak dostum kestirip attı! "Bir dahaki sefere daha da ilginç şeyler anlatacağım. Ancak bunu bilmen yeter de artar bile... Zorlama. Beni bekle..." dedi...
Pek çok şeyi yazmamam (şimdilik) için söyleyen DOSTUM, Hazim olayının bilinmesini istiyordu... Yazamadığım ayrıntıları siz de anlıyorsunuz! Ama GÜVEN esas! Söz verdiğim üzere paylaşabildiğim bu kadar! Ama düşünün! Hillary Clinton özel uçağa atlıyor ve haritada yerini bilmediği bir kente geliyor.
Muhtemelen adını bilmediği bir işadamı için!
Ya da bizim bilmediğimiz ilişkiler için!
Aslında bugün İzmir'deki PASTÖRÜ yazmaya devam edecektim.
Ama farklılık yapayım istedim.
Onca saat uçtuk! Elimiz boş dönecek değildik!
Umarım ilginizi çeker!
Hillary Clinton, Hazim Sesli için UŞAK'ta...
Ve daha neler var neler!
Bekleyin, yazarız hepsini... Üzerinin açılması gereken ilişkileri...
İşimiz bu.