DEMEK SEN KİMSEYE FETÖ’CÜ DEMEDİN
ÖYLE Mİ ÇAVUŞOĞLU?
Önce Zaruri Bir Açıklama
ÇAVUŞOĞLU Dosyası 1 serisinin serinin ilkini ve ondan bir önceki yazıyı sayın yetkili mahkeme, pek sayın ve aynı zamanda pek muhterem Volkan TURAN’ın kişilik haklarını ihlal sayarak kaldırmış! Bu yazılarımdan biri taa 20 Ekim 2022 tarihli "Kumpasa Dair Belgeler Geçidi", diğeri 17 Aralık 2022 tarihli "İki Kumpasçı Bir Hamama Yakışır" ve başlıklı yazım.
Doğrusu bu tür yargı kararlarına ilk defa muhatap olmuyorum. Sayın mahkemenin olaylara ve olgulara bakışı, durdukları ve gördükleri yerden haklı da olabilir. Bu olayları bittecrübe yaşayan değiller! Sanıyorum kaldırdıkları metinleri de tam olarak algılamıyorlar. Zira olayın içinde yaşamayanlarca çok çok dikkatle incelelenmezse anlaşılmamış olması da kuvvetle muhtemeldir.
Bu erişim engeli kararına avukatım itirazını yapıyor. Ancak bu yazıların kalkmasıyla zaten Uşak Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirdiğimiz somut ve belgeli kumpas delilleri, burada ismi geçen görevini kötüye kullanmış kirli kamu görevlilerinin işledikleri suçlar kamuoyu bilgilendirilmesinden kaçırılmış oldu. Zira ben yazdığım yazıları ima ederek değil kimin ne yaptığını hangi suçları işlediğini açıkça isimlerini yazarak yazıyorum.
Sayın mahkemenin kararı veren sayın hakimi veya bu kararı muhtemelen onaylayacak hakimleri farkındalar mı bilmiyorum ama (bugüne kadar itiraz mercii olarak görev yapan mahkemenin ilk mahkemenin verdiği kararı değiştirdiğini veya onaylamadığını görmedim) verdikleri kararlar basını sansür ettiği gibi fikir ve ifade hürriyetini de halkın haber alma hakkını da ortadan kaldırıyor.
Bu konuda Anayasa Mahkemesi kararlarını inceledim. Meğer bu sansür işlevi gören kararlar tüm ülkeyi sarmış ve Anayasal hakları ihlal ediyormuş! Bu sebeple Anayasa Mahkemesi bir pilot bir karar alarak gerekli bu anayasal ihlalleri önlemek için gerekli teşebbüsleri yapmış veya yapıyormuş!
Sonuç olarak mahkemenin son iki erişim engeli kararını okudum. Bu kararın neden isabetsiz olduğunu benim muhataplarımla ilgili betimlemelerimin neden kişilik hakkı ihlali sayılamayacağına dair bir değerlendirme yazısı yazarak kısmetse önümüzdeki hafta yazıp yayınlayacağım. Zira bu ülkede hukuk ciddi bir hukuk mücadelesi vermeden alınamaz.
Hayat bana bunu öğretti.
Unutmak Felakettir ÇAVUŞOĞLU
Son yazımızda ÇAVUŞOĞLU’nun kumpasın başlama sürecinde Özden ÖZGEN’le Ankara’da nasıl buluşturulduğunu ve iftiralarını ÖZGEN yoluyla devletin resmî belgelerine geçirdiğini izah etmiş ve nasıl kullanıldığına dair tespitlerimizi yazmıştık.
Fakat ÇAVUŞOĞLU kullanılmadığı iddiasında!
Komik elbette.
Bir gazeteci için attığı iftiraları söylediği yalanları unutmak felakettir ÇAVUŞOĞLU!
Kimseye FETÖ’cü dememiş!
Kumpas işine boğazına kadar batmış ve tepe tepe kullanılmış olan ÇAVUŞOĞLU, 25 Eylül 2022 tarihli röportajında aynen şöyle demiş: “… Bugün Sait hocaya dedim ben kimseye FETÖ'cü demedim ki. Ben öyle Erdoğan'a (Ali Erdoğan’ı kastediyor) bugüne kadar FETÖ'cü demedim, dedim. Ha şimdi yazdım dedim. Altına imzamı attım, koydum verdim. Dedim ya saklamadan da söyledim. Dedim sana FETÖ'cü, diyeceksem başkasına FETÖ'cü diyeceksem olmadan zaten demem”.
Doğru söylüyorsun ÇAVUŞOĞLU!
Olmadan demezsin sen öyle şeyler! Değil mi?
Yalandan kim ölmüş ekolünün Uşak şubesinin ve Uşak’ın en önemli basın grubunun (kendilerini böyle tarif ediyor) esas oğlanına hatırlatalım.
Uşak’ta paralel yapıya Ekim 2015’te bir operasyon düzenlenmiş ve bazı iş adamları alınmış. 15 Ekim 2015 tarihinde Uşak Haber Merkezi’nde yayın yönetmeni sıfatıyla bir haber ve röportaj yayınlamışsın.
Ne dediğini hatırlıyor musun?
Söze şöyle başlıyorsun: “Şimdi bir kere ben her zaman farklı açılardan bakabilme yeteneğimi en iyi şekilde kullanıyorum ve halkımıza da farklı açılar göstermeye çalışıyorum. Öncelikle bunu söyleyeyim yine farklı açılar ortaya koyacağız.”
Breh breh breh sen ne imişsin be Nurullah.
İnsan kendi için bu lafları etmeye utanır yahu…
Şu cümleler sana ait:
“Bizim bu operasyonun yapılacağından haberimiz var. Olmadan önce var, zaten beklediğimiz bir operasyon. Bizim bu operasyonun yapılacağından haberimiz var.” dedikten sonra bu operasyonun iktidarın cemaati aklama operasyonu olduğundan bahisle bu operasyonların birer tiyatro olduğunu iddia ediyorsun.
Daha sonra “Sabah beni aradı Mustafa Bey, Mustafa YÜCEL dedi ki abi böyle bir operasyon duyumu aldık dedi, dedim ki bende, benim haberim var dedim sabaha karşı.” şeklinde beyanda bulunuyorsun.
Nereden biliyorsun ÇAVUŞOĞLU?
Savcılığın gizli operasyonlarını sen nereden biliyorsun?
Sonra devam ediyor, röportajın 12 ve 14 dakikaları arasında şu iddiada bulunuyorsun;
“Cemaatin Mesut Keskin’le ilişkileri, Üniversiteyle ilişkileri, Ali Galip Baltaoğlu’yla ilişkileri, Rektörle ilişkileri şu anda Gülen cemaati yönetiyor Üniversiteyi, Mesut Keskin yönetiyor yahu iş buraya kadar düştü, ayakaltına düştü yani, vallahi billahi o konuşuyor o ayarlıyor Rektör adına burada sosyal manadaki işleri. Biz bunları biliyoruz, Uşak sportifle de o görüşüyor bilmem neyle de o görüşüyor rektör adına görüşüyor adam rektörün dizinin dibinden kalkmıyor. Bunlar niye yok? Neden yok? Uşak Üniversitesindeki paralel yapılanma bu iddianamenin içinde neden yok?
Ha ben bunu söylerken yarın öbür gün bu iddianameyi genişletiverebilirler, neden? Sıkıştırıyoruz buradan...”
Sana öyle mi dediler? Sen bahset, biz onlar hakkında da iddianame yazacağız, bize yol aç tüyosu mu aldın Nurullah?
Demek sen Rektöre FETÖ’cü demedin? Hiç kimseye FETÖ’cü demedin öyle mi?
Yalancının…
Bak ÇAVUŞOĞLU, 20 küsur yıl Uşak’ta yaşadım. Kimin kim olduğunu senin kadar ben de bilirim.
Mesut KESKİN yönetiyor üniversiteyi diyorsun. Böyle bir şeye kendini nasıl inandırdın (!) bilmiyorum ama Uşak’ta FETÖ’nün basın ayağındandır diye soruşturma açılan Mesut KESKİN’in de Abdurrahman YAVUZ’un da Kazım ŞEN’in de FETÖ üyesi olamayacağını en iyi sen bilirsin ama çıkar ve şöhret uğruna yalan söyledin. FETÖ’cü dediğin Mesut KESKİN beraat etti, Kazım ŞEN yargılanmadı bile! Açılan uydurma soruşturma 6 yıl sonra takipsizlikle sonuçlandı.
Benim ve Rektörün paralel yapıyla ilişkimiz olduğunu söylüyorsun, biz buradan sıkıştırıyoruz iddianameye ekleyebilirler diyorsun. Diyorsun da, sen demiyorsun aslında! Sana gaz verip hakkımızda dosya oluşturan kirli kamu görevlileri dedirtiyorlar diye düşünüyorum. Tasarladıkları soruşturmanın yolunu yaptırıyorlar sana!
İşin gücün terbiye sınırlarını aşmak ve yalan olmuş.
Sen bu hayatta bana FETÖ isnat eden sözde basın mensuplarının ilkisin!
Zira 15 Ekim 2015’te tarihte benim hakkımda FETÖ dosyası yok. Ama hazırlayacaklar! Katkılarınla!
5 Temmuz 2016’da UYAP’ta dosya açacaklar. Sıkıştırıyoruz iddianameye ekleyebilirler, diyorsun ya!
Sıkıştırmışsın eklemişler!
Vay be sen ne gazeteciymişsin Nurullah?
Kullanışlı gazeteci seni!
Ankara’da seni Özden ÖZGEN’le buluşturan güç bunun hazırlığını taa 4 Aralık 2014’de yaptı ve bu konuda da seni kullandı.
Bak Nurullah!
Rektör ikinci kez atandıktan 17 gün sonra 2 Haziran 2015’te rektör için sözde FETÖ şüphesiyle UYAP kaydı açılmış! 3.5 ay sonra 15 Ekim 2015’de sen bize ilk defa basın yoluyla FETÖ isnadında bulundun. Rektör bu tarihten ancak 1 yıl 3 ay sonra tutuklanabildi!
Bunların ne anlama geldiğini abi dediğin savcıya sorup tetikçilik yapacağına, bana sorsaydın sana anlatırdım ÇAVUŞOĞLU!
Biliyorsun bu suçlamanı da savcılığa şikâyet ettim. Geçen yazıda da ifade ettiğim gibi, bize yaptığın bu iftiradan ve hakaretten seni savcı Bahadır SAKAOĞLU KYOK kararı vererek kurtardı.
Hatırlıyor musun ÇAVUŞOĞLU?
23.07.2016 tarihinde usak.tv de ki köşemde aynen şöyle yazmıştım;
“Uşak adliyesinde B….. isimli sayın savcı, Çavuşoğlu’nun paralelci suçlamasını yasalara uygun gördü. Ben de; “paralel operasyonu tiyatrodur, tiyatro değilse niçin Ali Galip Baltaoğlu alınmıyor, Sait Çelik alınmıyor” beyanının suç olmadığını, basın hürriyetine girdiğini öğrenmiş oldum. Maalesef hukuk bu! Şimdi aynı savcıya soruyorum. Binlerce hakim ve savcı terör örgütü üyesi olmaktan tutuklanıyor. Ben bir yayın organına görüşlerimi açıklasam, “ bu operasyonlar tiyatrodur, tiyatro olmasa, savcı B. neden tutuklanmıyor” diye sorsaydım, basın özgürlüğü içinde değerlendirir miydi, acaba! Sanmıyorum, daha doğrusu adım gibi biliyorum. Yasaları çok güzel üstümüzde işletirdi.” (Bkz. https://www.usak.tv/bana-ve-rektore-fetocu-diyen-hainlere-gafillere-oportnist-ahlaksizlara-cevabimdir-makale,160.html)
Hatırladın mı? Hangi savcı gazlamıştı seni o tarihlerde…!?
O savcının sana yapıp yapacağı kıyak bu kadardır.
Seni bunca suça bulaştırdıktan sonra bu kadar da yapsın!
Zira o gerçek bir savcı değil!
Bir savcı, bir insan evladı ahlak ve vicdan sahibi hiçbir şahsiyet bunları yapmaz.
Neden kızıyormuşsun bilmiyormuş!
25 Eylül 2022 tarihli son röportajında benim için aynen: Bana nereden kızıyor o, bilmiyorum ama kızıyor adam tabi. Netice itibariyle biz işte bizi fırsat bulduğumu Cumhurbaşkanına şeyden hakaretten şikâyet ediyor, fırsat bulduğumu, fetöcü olduğumuzu ilan etmeye çalışıyor filan. Böyle bir adam zaten düşmanlığı belli, bize hasımlığı belli.” diyerek salağa yatmak da yakışmış sana!
Gerçekten adamlık timsali bir adamışsın!
Demek durup dururken ben sana düşman olmuşum!
Haa bu arada sende FETÖ’cü değilsin ÇAVUŞOĞLU. Bana attığın iftiralarından, ipe sapa gelmez ithamlarından sonra dahi ben sana FETÖ’cü demem. Ama FETÖ şüphelisi olman gerektiğini söyledim. Zira yaptıklarınla FETÖ’ye çok hizmet ettin. Hala da ediyorsun.
Sen kim “Uşak’ta FETÖ Soruşturmaları neden ve nasıl sulandırıldı, diye değerlendirmeler yapmak kim?
Bu işleri sulandıranlar sen ve senin gibiler!
Sonuç olarak 15 Ekim 2015 tarihli bu sözde röportajında savcılığın elinde!
Ayrıca delil niteliğindeki üç videonu da (15.10.2015, 16.08.2016 ve 22.12.2016 tarihli video röportajların. ) ortalıkta dursun diye, kişilik hakkı iddiasıyla yayından kaldırtmadım. Senin Uşak Haber Merkezi internet sitende ve youtube mecrasında bu deliller halen yayında duruyor! Dön dön dinle!
Bak bakalım kendine kıvırma payı bırakmış mısın?
O Meşum Günlerde Yediğin Haltları Hatırla!
İşte bu karanlık kamu görevlilerinin ve bir seninle arkadaşlığından gurur duyduğunu senin bir yazının altına yazarak seni yanlış işlere motive eden Volkan TURAN’ın verdiği gazla 16 Ağustos 2016’da “Uşak Belediye Başkanı, Uşak Üniversitesi Rektörü ve Uşak İl Sağlık Müdürünün istifaları bekleniyor” başlığı altında bir röportaj daha yapıp bir delili daha arkanda bıraktın.
Hakkımda ahlaksızca, alçakça iftiralar attın. O tarihte Eski Belediye Başkanı Ali ERDOĞAN FETÖ’den gözaltına alınmıştı.
Her zamanki ukalalığınla operasyondan haberin olduğunu, bu FETÖ operasyonunun Ali ERDOĞAN’a muhakkak değmek zorunda olduğunu ve bunu senin baştan beri zaten söylediğini ifade ediyordun.
Bize demediğin gibi, Ali ERDOĞAN’a FETÖ’cü demedin öyle mi?
Demedin ama FETÖ’den alınması gerektiğini mi düşündün?
Alınmasını bekliyorduk diyerek alkışladın, he mi ÇAVUŞOĞLU?
Videonun 10. dakikadan itibaren ise aynen şunları söylüyorsun: “Kesinlikle savcılarımız da polislerimiz de emniyet amirlerimiz de ben görüyorum son derece titiz bir çalışma ortaya koyuyorlar. Gerçekten kimseyi mağdur etmeden etmemek için ne mümkünse yapıyorlar” diyorsun.
Nereden biliyorsun ÇAVUŞOĞLU?
Gördüğünü söylüyorsun ya!
Nerede gördün ve nasıl tespit ettin savcıların doğru işler yaptığını?
Sanki savcılarla oturup kalkıyor, her icraatlarını ve arka planını biliyor gibi bir halin var!
Senin savcıların yaptığı işlerin arka planını bilmen mümkün mü?
Veya herhangi bir gazetecinin bunları bilmesi mümkün mü?
Anlayacağın, seni güdüleyenler reklamlarını da sana yatırdılar.
Kullanıldın Çavuşoğlu!
Farkında mısın?
Bu konuları nereden bildiğini de kendince şöyle izah etmişsin aslında!
Ama burada da bilgi verenler tarafından kullanıldığını fark etmemişsin!
Diyorsun ki; “Daha önce rektörün fişlediği bazı isimleri savcılar derhal serbest bıraktılar. Bu kişilerin paralelle ilişkisi olmadığını tespit ettiler.”
Nereden biliyorsun, kim verdi bu bilgiyi sana?
“Rektörün işlem yaptıklarının savcılıkta dosyaları yok” diyorsun!
Bunu nereden biliyorsun?
Sana bu bilgileri kim verdi, ÇAVUŞOĞLU?
Şöyle devam ediyorsun: “17/25 Aralıktan sonra başlattı mı sayın cumhuriyet başsavcımız bu soruşturmaları? Başlattı. Sayın Cumhuriyet başsavcımıza hiç bilgi verildi mi? Hayır! diye cevap veriyor, kendi kendine monolog yapıyorsun.
Nereden biliyorsun?
Hâlbuki daha önceki cümlende, rektörün savcılığa gönderdiği bazı isimlerin FETÖ ile ilişkisi yok dememiş miydin?
Bir taraftan rektörün savcılığa FETÖ’cü olmayanların ismini bildirdiğini söylüyor öte taraftan Sayın Cumhuriyet başsavcısına rektör tarafından hiç bilgi verilmediğini hangi veriyle iddia ediyorsun?
Nereden biliyorsun?
Ancak savcının iddia edebileceği bir şeyi sen savcı adına nasıl iddia ediyorsun?
Hatırlandın mı?
Daha önce Belediye de ve Üniversitede FETÖ’cüler hakkında işlem yapılmadığını, hiç birinin görevden alınmadığını iddia etmiştin. Dahası idarenin listelere yeni isimler ekleyerek idareye kıyam eden, idareyi dinlemeyen isimleri işten çıkarılmaya çalışıldığını iddia etmiştin!
Bu iddian 15 Temmuz sonrası Belediye için doğru idi ama Üniversiteye iftira atmıştın.
Sonra da “Bence sayın Cumhurbaşkanının, Uşak Üniversitesi Rektörünü acilen istifaya çağırması gerekiyor. Tekrar ediyorum istifa etmeliler, üç kurumun üçü de ki bana göre edecekler dedikten sonra, Neden? diye sorup, “siz bu soruşturmaya bugüne kadar yardımcı olmamış üç idarecisiniz,” suçlamasında bulmuş, rektörü de FETÖ soruşturmalarına yardım etmediniz, “idare olarak bugüne kadar açtığınız herhangi bir soruşturma görevden alma vesair yok” diyerek suçlamış ve kamuoyu oluşturmuştun!
Sen bütün bunları nereden biliyordun ÇAVUŞOĞLU!!!
Hatırlandın mı?
Kim söylemişti sana bunları?
Mesela FETÖ’cü olmayıp da, rektörün FETÖ’cü yaftası vurduğu, bir tane isim söyleyebilir misin?
Üniversitede FETÖ ile ilişkisi olmayan fakat rektörün kastıyla lekelenmiş bir tane isim!.
Söyleyemezsin.
Zira rektör ÇELİK güvenlik birimlerinden gelmeyen hiçbir isme FETÖ’den işlem yapmamıştır.
Yapmaz!
Haa bu arada sen rektöre FETÖ’cü dememiştin, değil mi?
Yalancının...?
Ama bak sana ilginç bir şey söyleyeyim.
Bu söylediklerin, iddianameyi hazırlayan savcıların da iddiasıdır. Onlar söylemiş sana. Önce sana söyletmişler. Sonra da iddianame yazmışlar! Beraat kararıyla o iddianame çöp oldu biliyorsun!
Rektörü alacaklar ya!
Sana söylemiş ya Savcı!
Bunun PİAR’ını sana yaptırıyorlardı o tarihte!
Bundan sonraki seninle ilgili son yazımda tafsilatını vereceğim üzere Rektörü ve Belediye Başkanını alacağım demiş ya sana Savcı!
Aslında rektörü alacak ve basında rektörün ve benim isimim FETÖ’cü olarak çokça geçsin istiyor.
Belediye başkanını sevmeyen seni de, belediye başkanını da alacağım yalanıyla yemliyor!
Sen de Uşak’ın sazanı olarak oltaya atlıyorsun. Yalın gerçek bu!
Sana Bir Örnek Nurullah
Bak Nurullah!
Şayet FETÖ isnat edilmeyecek bir isme o dönemde FETÖ isnat edilmişse bunu ya emniyet ya savcılıkta bazı kirli kamu görevlileri ile FETÖ borsacıları vb. yapmıştır. Üniversiteden böyle bir şey söz konusu olmamıştır.
Ama işlem yapılanlar arasında şahsen benim de FETÖ ile ilişkili göremediğim birkaç isim vardı. Ancak bu isimler Emniyet istihbaratı tarafından rektöre liste olarak verilmişti.
Mesela onlardan biri Lütfullah TÜRKMEN’di. Emniyet istihbarattan ismi geldiğini duyduğumda yuh demiştim. Bu kadar da olmaz. Aynı Fakültede çalıştığımız arkadaşımızdı. Asla FETÖ ile iltisaklı olmaz diye biliyordum. Bu sebeple emniyet bunu nasıl uydurdu? Adama kumpas mı kurdular diye düşünüyordum.
Ama bugün çok öyle düşünmüyorum doğrusu!
Neden anlatayım.
Değil rektöre beni çok iyi tanıdığı halde bana bile FETÖ isnat ederek iftirada bulunan ve hakkında şikâyetçi olduğum bir hatun var üniversitede!
Bu Uşşaki müridi olduğu söylenen Selcen Özyurt ÇİFTÇİ adlı araştırma görevlisi (bugün Dr. Öğr. Üyesi) yazdığı ihbar mektubunda ve mahkeme ifadesinde şöyle bir iddiada bulunmuştu!
“Osman Nafiz Kaya TÜBİTAK ile ortak yürütülen öğretmen yetiştirilmesiyle alakalı ismi uzun olduğu için şuan hatırlamadığım projede tekstil mühendisi olan M. E. Y, Gıda Mühendisliği ana bilim dalı başkanı N. Ş. , Moleküler Biyoloji Öğretim Görevlisi A. Y. gibi projeyle alakası olmayan kişileri görevlendirilmişti” demekte ve FETÖ’de adı geçen bu kişilerin projede görevlendirme sorumluluğunu rektöre yüklemekteydi.
Bu konuyla rektörün uzaktan yakından alakası olamazdı.
Zira bu görevlendirmeleri proje yöneticisi Osman Nafiz KAYA yapmıştı.
Dönemin Başsavcısı bu proje olgusu üzerinden, FETÖ’ye finans sağlama ve FETÖ’cüleri görevlendirmek suçunu icat ederek Rektör aleyhine iddianame yazmıştı. Hâlbuki bu bir suçsa bu suçun yasalar önündeki asıl ve gerçek faili olan Proje Yöneticisi Osman Nafiz KAYA idi! Fakat savcılar onun hakkında hiçbir işlem yapmadılar!
Fakaaaat aynı savcılık bana dosya hazırlarken Nafiz Kaya’nın ifadesini aldı!
KAYA, benim aleyhime böyle bir ifade vermeye neden gitti? Doğrusu bilmiyorum. İfadesini okuduğumda her ne kadar kayda değer bir şey söylememiş ise de bana husumet beslediğini, husumet demek belki abartı olur, antipati beslediğini anladım.
Gerçi kendilerine de FETÖ isnat edildiği için bu adamlar korkutulmuşlardı. Bunu biliyorum. Sanıyorum bu proje gibi bazı açıkları yüzünden, evde evladı iyal endişesini bir derecece kadar haklı da görürüm.
Ancak ifadesinde; “Sait ÇELİK’le Ali Galip BALTAOĞLU çok yakındılar samimiydiler. Ben rektör yardımcısı olmama rağmen randevuyla Sait ÇELİK ile görüşebiliyordum” şeklinde abartarak ve gerçek üstülüğe kayarak ifade vermişti. Yine “Üniversitede disiplin soruşturmalarını yürütecek olan soruşturmacı rektör tarafında belirleniyordu. Bunda çok fazla soruşturmacıya inisiyatif bırakılmıyordu” diyerek rektör hakkında şüphe oluşturacak beyanlarda bulunmuştu.
Sen de bu olguyu öğren, bende tam lafın burasında Osman Nafiz KAYA’ya birkaç kelam edeyim Nurullah.
Osman Nafiz KAYA şimdi sana sorayım. Senin benimle alıp vermediğin ne vardı?
Rektör odasına benim randevusuz senin randevuyla girdiğin gerçekten doğru mu?
Sen rektör yardımcısıydın. İfadeni Sait Hocaya gösterdim. İddianın doğru olmadığını söyledi.
Hiç Allah’tan korkmadın mı?
Üniversitede rektörlük birimine gelen olaylarda soruşturmacıyı rektörden başka kim belirler zaten? Rektör yardımcısı olarak sen mi belirlemek istiyordun? Soruşturmacıya fazla inisiyatif bırakılmazdı ne demek? Şimdi çık ve bu cümlende ne demek istediğini açıkla?
Ha bir de Ali Galip BALTAOĞLU rektörlük seçiminde Sait ÇELİK’i destekliyordu, demişsin. 2015 seçiminde rektörü sen de desteklemedin mi? Ayrıca ben rektörü desteklediğimi hem de rektör tutuklandıktan sonra bile basında açıkça yazmıştım. Dahası savcılık ifadesinde de söylemiştim. Ben cezaevindeyken arkamdan böyle bir ifadeyi devletin resmi belgesi haline getirmekteki muradın neydi? Gizli bir bilgi mi veriyordun savcılığa? Yoksa Rektör Yardımcısı olduğun halde ben desteklemedim demeye mi getiriyorsun? Seçimde hep birlikte değil miydik?
Ne biçim insanlar çıktınız siz?
Çocuk musunuz birader?
15 Temmuz öncesi ve sonrası yapılan ihbarlarda senin ismin hep FETÖ’cü olarak geçti. Doğrusu ben de FETÖ’ye yakın olma ihtimalini hep gözettim. O günlerde TÜBİTAK projesi almak bile FETÖ ile ilişkilendirilmek için yeterliydi biliyorsun!
Bu konuda seni FETÖ’cü olarak düşünmeyen belki de tek kişi rektördü. Ailesini de tanıyorum, değil diyordu.
Ve sen utanmadan, sıkılmadan gittin benim soruşturma dosyamda benim aleyhime olsun diye rektörünün aleyhine de şüphe uyandıracak yalan yanlış ifadeler verdin!
Öyle mi?
Arkadaş beni tanımıyorsun ve de sevmiyorsun. Şartları müsait gördün, kendine yakıştırdın ve yaptın bir kötülük! Onu dahi anladım da! Seni ve eşini üniversiteye almış, dahası rektör yardımcısı yapmış bir adamın, üstelik kumpasla içeri düşürülmüşken ve bunu çok iyi bildiğin halde, aleyhine yalan yanlış çarpıtılmış ifadeler vermeyi kendine nasıl yakıştırdın?
Koşa koşa ifade vermeye giden rektör yardımcıları olarak ifade veren sen ve Sayın DALKIRAN aynı kumaştan adamlarsınız. Velinimetine bile vefası olmayan insanlarsınız. Allah insanları sizin şerrinizden korusun. Tehlikeli adamlarsınız siz. Ama benim için değil!
Doğrusu ben rektörün iddianamesini gördüğümde senden çok şüphelendim.
Projende görevlendirdiğin adamların hepsi mi FETÖ soruşturması geçirenlerden ve bir şekilde FETÖ ile ilişkili görünen kişilerden olurdu? Projende Tekstil Mühendisinin ve Gıda Mühendisinin ne işi vardı?
Selcen denen müfteriye bu fırsatı siz vermiştiniz. Seni kullanarak rektörü yargıladılar, gıkınız çıkmadı be birader. İddianameyi biliyordun. İşin gerçeği öyle değil, böyle diyen bir dilekçe bile vermedin savcılığa. Tam adama ihtiyaç olduğunda ortalıktan toz oldunuz.
Allah sizi ıslah etsin.
Sonra öğrendim ki, bu proje elamanlarını sana Lütfullah TÜRKMEN tavsiye etmiş.
Siz öyle demişsiniz.
Aferin Lutfullah TÜRKMEN’e!
Anladım ki, Emniyet İstihbarat onu şüpheli listesine almakta çok da haksız değilmiş!
Çok da boş bir liste yapmamış!
Bu durumda darbenin o dehşetli günlerinde ben de olsam TÜRKMEN’i şüpheliler listesine alırdım. Kimin eli kimin cebinde belli değildi çünkü! Bu projede görevlendirilenlerin kimliği bilgisi doğrusu son derece şüphe çekiciydi. Özel sohbetlerimizde cemaat aleyhine esip savuran TÜRKMEN bölüm Başkanı olarak sana sahayla ilgisiz FETÖ iltisaklı adamları tavsiye etmiş meğer!
İşte böyle ÇAVUŞOĞLU. Olaylar böyle gelişti ve emniyet teşkilatı da durdurduğu yerde durmadı. Gerçi listeye gerçekten yalan yanlış birkaç kişi eklemişlerdi. Bu doğruydu ama bunu Üniversite ve rektör değil dönemin emniyet müdürü ve emrindeki istihbarat birimi yapmıştı!
Bugün anlıyorum ki; çok da sağlıksız olmayan bazı istihbaratlar üzerine Lütfullah TÜRKMEN’i de önce listeye almış, sonra yanlışlık oldu diye gönderdiği listeden başta kumpasın başat aktörlerinden Adil ERKEN olmak üzere, listenin üçte biriyle birlikte Lütfullah TÜRKMEN’i de FETÖ şüphelisi olmaktan çıkarmışlardı.
Üstelik devrin Emniyet Müdürü gelen liste üzerine derhal işlem yapan rektörün ayağına kadar gitmiş Adil ERKEN için özel ricacı olmuştu. Hocam göreve iade edin diye! Sait ÇELİK bunları tafsilatıyla usak.tv de ve MİRAT haberde yazdı.
Ben bunları Nurullah ÇAVUŞOĞLU’na anlattım ama sen de bu olayları hatırlıyorsun değil mi Osman Nafiz?
Bu projeden rektör sorumlu olmaz, bu görevlendirmeleri ben yaptım, üniversiteye yeni gelmiştim, çok insan tanımıyordum bu isimleri bana o dönem Eğitim Fakültesinde Fen Bilgisi Öğretmenliği Bölüm Başkanlığı yapan Lütfullah TÜRKMEN tavsiye etti deyip bir bilgi notunu imzalayıp savcılığa vermeli değil miydin Osman NAFİZ?
Senin yediğin senin sorumluluğun olan o günkü ortamda gerçekten şüphe çeken bir haltın hesabının Rektörden sorulduğunu pekâlâ biliyordun.
Dolaysıyla vatandaşlık vazifesini bilmeyen ve yapma cesaretini göstermeyen sıfırın solundaki birsin. Bilir misin bilmiyorum. Osman Nafiz! Rahmetli Tahir’in Atatürk’e planlanan susikast girişiminin arka planını anlatan bir romanı vardır. Bu romanda yazar eski iktidar partisi İttihat ve Terakki Fırkası üyelerinin gözüyle çekişmeleri ittihatçılar arasında yaşanan çekişme ve hesaplaşmaları anlatır. Romanın adı, "Kurtlukta, düşeni yemek kanundur" sözüne atıfla konmuştur. Sizde düşen rektörünüzü yiyerek hayatta kaldınız gibi bir düşünceye sahibim. Kısmet olursa ben de sizi ya bir romanın ya da tiyatro eserinin konusu yapacağm. Ancak eserin ismini elan düşünüyorum. Kurt Kanunu olmaz zira siz kurtta değilsiniz!
Sizinle işim bu kadar Osman Nafiz KAYA, Sayın DALKIRAN’la daha yargı önünde hesaplaşacağız. Bu işler karışıp ben yaptım oldu, siz büyüklük yapın affedin, demek olmaz! Büyük büyüklüğünü küçük küçüklüğünü bilecek! Adalet yerini bulacak. isterse dünya yıkılsın!
Babasını evinden alıp götürdükleri 5 yaşındaki Eylül’ün hesabı sorulmadan bu hesap bitmez!
Anladın değil mi Osman Nafiz kardeşim ?
Sen de de anladın mı Lütfullah TÜRKMEN kardeş!
Kumpasçılara şu veya bu şekilde hizmet edip bizim sorumluluğuz yok, bir şey yapmadık demek olmaz. Bunu hiç unutmayın.
Sen de anladın mı Nurullah. Bir daha yazımda şu abi dediğin savcıyla diyaloglarını hatırlatacağım sana?
Devam Edecek…