The New York Times, The Guardian, Der Spiegel türü basın ve yayın organlarının Türkiye aleyhtarı yayınları dikkat çekmeyecek gibi değildi çünkü.
Örneğin, The Guardian´ın Türkiye başyazısının bir cümlesi şöyleydi: “Tam Batılılaşmamış, yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez.”
Bu ifadeler bize ne anlatmalıdır ? Ne anlamalı, nasıl yorumlamalıyız ? Beyaz adamların üsten bakan anlayışının ve cüretinin sebepleri üzerinde yeterince düşünüyor muyuz ? Dahası hadlerini bu denli aşmaları kabul edilebilir bir durum mudur?
Sanıyorum hadsizliklerinin temelinde silah ve teknoloji üreticisi olmaları, kendileri dışındaki insanları ve toplumları gelişmemiş böcekler gibi görmeleri vardır. Onlar beyaz efendiler! İmtiyazlı insanlar. İnsanları rahat yaşasın diye insanlığı rahat bırakmazlar. Doymak bilmez bir iştahları vardır. Zenginlik ve güç için yapamayacakları yoktur. Güç ve zenginlik için silah üretirler ve satarlar. Silah satışı en önemli zenginlik kaynaklarındandır.
Peki, kimler satın alır bu silahları ? Silaha ihtiyacı olduğunu düşünenler. Kimler silaha ihtiyacı olduğunu düşünür? Sorunun birçok cevabı var. Yaşadıkları coğrafyada güvenlikte olmadıklarını düşünenler. Yaşadıkları coğrafyada bir şekilde ezildiklerini düşünenler. Yaşadıkları coğrafyada ötekini ezenler. Yaşadıkları coğrafyada kimliklerini kişiliklerini bir dava, bir ideoloji haline getiren ve herkesi kendilerine benzetmek derdine düşen gelişmemiş insan türleri. Yaşadıkları coğrafyada konuşmasını anlaşmasını bilmeyen, aralarında sosyal barışı tesis edemeyen akıl, fikir yoksunu ve fakat mezhep meşrep ve ideoloji zengini toplumlar. Cevapları çoğaltabilir, çeşitlendirebiliriz. Bu insanların ve toplumların silaha ihtiyaçları vardır. Birbirlerini öldürerek tüketmeleri gerekir ki; silah tüccarı toplumlar, beyaz efendiler iyi yaşasınlar. Yani sizin anlayacağınız tam Batılılaşmamış, yoksul Müslümanlar silah pazarının yılmaz müşterileridir ve tükenerek ve tüketerek ilerleme kaydetmeyi nafile yere beklemektedirler..
Mamafih çağımızın silahları çok gelişmiştir. İnsanlığın yaşadığı bütün kıtalar bu yok edici silahların tehlikesi altındadırlar. Bu nedenle kimyasal ve nükleer silahlar öyle gelişmemiş toplumların eline geçmemelidir ki; silah tüccarları kontrollü olarak, tehlikesi kendi insanlarına bulaşmadan silah satabilsinler.
Çanakkale savaşı sırasında dönemin Savaş Bakanı Churchill, Türkler´in “insan değil, barbar olduklarını ve bu nedenle de üzerlerinde zehirli gaz kullanılabileceğini” savunuyordu. Churchill´e göre zehirli gaz, İngiltere´nin elinde olan gelişmiş bir silahtı ve "barbar bir kabileye karşı silahlarımızın bütün avantajlarından niçin yararlanmayalım ki?" diyordu Ünlü yazar Noam Chomsky de Churchill´in "kimyasal silahlar ve zehirli gazları modern batı biliminin bir parçası" olarak gördüğünü, Araplar ve Afganlar üzerinde de deneysel amaçlarla bunların kullanılmasını onayladığını söyler.
Evet beyaz adamlara göre silahlar kendilerinde olduğu müddetçe sorun yoktur. Silahını kendi yapmaya, kendi kendine yeterli olmaya çalışanlara da geçit yoktur ve olmamalıdır! Onlar silah satmalı, bunları gelişmemiş ülkeler almalı, silahların yıkıcılığı onların üzerinde denenmelidir. Bu özelliklerinin ve anlayışlarının tarihi kökleri de derindir.
Mayaların kitabı Chilam Balam beyaz efendilerin topraklarına geldiklerinde yaptıklarını şöyle tasvir eder; “Onlar korkuyu öğrettiler, çiçekleri soldurdular. Kendi çiçekleri açsın diye başkalarınınkileri koparıp attılar. Gündüzün çapulcuları, gecenin zorbaları, dünyanın katilleri”
21. yüzyılın ilk çeyreğinde dünyanın katilleri yine iş başında. Fukaralığından ve eğitimsizliğinden belli bir oranda sorumlu oldukları halkları öldürmeye ve öldürtmeye devam ediyorlar, kendi çiçekleri açsın diye başkalarının çiçeklerini acımasızca koparıp atıyorlar.
1697 li yıllarda Maya başkentlerini ele geçiren geçmişin katilleri altın ve gümüş için katliamlar yapıp yağmalarda bulunmuşlardı. Günümüzün katilleri Petrol ve enerji bölgelerinde fink atıyorlar. Irak´a demokrasiyi bunun için getirirken, Mısırdan demokrasiyi bu nedenle götürüyorlar! Dünyanın katilleri çok mecbur olmadıkça, doğrudan kendileri öldürmüyorlar. Taşeron kullanıyor ve genellikle halkları, yine o halkların içinden çıkarttıkları fanatiklere öldürtüyorlar. Kendi çiçekleri solmasın diye başkalarının çiçeklerini soldurdular ve soldurmaya devam ediyorlar.
Onlar, beyaz efendiler, -imtiyazlılar- başka bir deyişle dünyanın katilleri. Gelişmemişliğin kıskacındaki halklar zihinsel anlamda gelişmenin yolunu öğrenmedikçe, inanç ve kültürlerini sorgulamadıkça, sorunlarını silahla çözmeyi çare olarak gördükçe, öldürmeye ve başkalarının çiçeklerini koparıp atmaya devam edecekler.