Ülkemizde batınî fikirler İslamla karıştırılıp bulamaç yapılıyor maalesef. Sonra da fikirlerden korkuluyor. Muhatabını anlamadan dinlemeden yalanlar iftiralar , ithamlar, isnatlar havada uçuşuyor. Oysa, fikirlerden, düşünceden,akıldanakletmekten korkmamak lazımdır. Zira biz Müslümanlar “Onlar ki sözü dinlerler ve en güzeline uyarlar. Onlar, ALLAH'ın yol gösterdiği kimselerdir. Onlar akıl sahipleridir”(Zümer 18) ayetine uyarız. Dolaysıyla her adımında Kur’an’ın ölçülerini gözeterek yaşamaya çalıştığımız inançlarımızın kabahat değil sevap olduğunu düşünürüz. Bazıları kabahat saysa da!
Hadis adı altında Allah(cc) Resulüne atılan iftiralara inanmayız. İnancımızın kaynağı fizikötesi uçtu kaçtı hikâyeleri değil, gerçeklerdir! Gerçeklere dayanan inançlarımızın peygambere düşmanlık olarak değerlendirilmesi tam bir akıl tutulmasıdır. Bizim inançlarımız Resule düşmanlığın değil aksine, saygımızın ve muhabbetimizin göstergesidir. Hadis adı altında peygambere iftira atanlar, Resule sevgi maskesi altında bunu yapmaktadırlar. Böylece, İslam’a ve Müslümanlara düşmanlık edenlerin eline etkili silahlar vermekte, Allah’a ve Resulüne en büyük saygısızlıkları büyük bir hayasızlıkla hayata geçirmektedirler. Bu kişilerin kendilerini Resulullah’ı seviyor ve onun ilkeleri çerçevesinde yaşıyor zannetmesi traji komiktir.
Ehl-i Sünnet olarak tanımlanan Sünni anlayışın resmi kabulü,Kütüb-i Sitte adıyla bilinen altı kitaptaki hadislerin seçilmiş ve doğru olduğu yolundadır. (Sahih-i Buhari,Sahih-i Müslüm, Sünen-i Nesai,,Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud) Maalesef Sünnilerce fazla sorgulanmayan bu kitaplarda Resullahı ve İslamı küçük düşüren sayısız anlayış, hakaret ve itikadi aykırılıklar vardır. İsevilikten ve İsrailiyatdan mülhem birçok şirk ve inanç unsuru bu yolla İslam’a sokulmuştur. Ülkemizde ehli sünnet kalkanı arkasında saklanan bu anlayış maalesef Allah’a ve Resulüne yapılan bu türden iftiraları meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Dahası aklı izanı ve ölçüyü şaşırtan, Kitab-ı Kerimin açıkça tahrifine yol açan, bu sözlerin dinden kabul edilmesi için canhıraş bir mücadele vermektedirler. Aksi takdirde saltanatları yıkılacaktır! Saltanatları yıkılmasın diye insanlara iftira ve hakarette sınır tanımamakta her türlü günaha bulaşmakta bir beis görmemektedirler. Aksi yönde düşünenlere açıktan saldırılarının ve nefretlerinin sebebide budur. Hepsini Allah ıslah etsin!
Hadis kitaplarında İslam’a, Resulullah’aatılan bazı iftiraları basit sorularla deşifre edip, sorular soralım. İftiraları Kur’an’la çürütelim. Bu arkadaşlar belki düşünürler!
Hadis kitaplarında yer alan “Erkeğe karısını niçin dövdüğü sorulmaz.” [3299-Ebu Dâvud] gibi bir sözü ve anlayışı çocuklarımıza din diye öğretelim mi?
O zaman “İnanan erkek ve kadınları, yapmadıkları bir şeyden dolayı incitenler, şüphesiz iğrenç bir iftira ve günah yüklenmiş olurlar.” (Azhap 58) ayetini ne yapalım!?
Ama önemli değil, hadise iman edelim, diyor musunuz!?
Cehennemdekilerin çoğu kadınlardır.” [5374-Buhârî-Müslim-Nesâî-Muvatta-İbn Mace] [2075-Buhârî-Müslim] veya “Cennette en az kadınlar vardı.” [3309-Müslim] veya” Ey kadınlar, sizler cehennem odunusunuz.” [3039-Buhârî-Müslim-Ebû Dâvud-Nesâî] veya “Kadınların akılları kıt ve dindarlıkları eksiktir.” [3307-Ebu Dâvud-Müslim-Buharî-İbnuMâce] gibi hadis olduğu söylenen sözler ve anlayışlar size makul ve mantıklı geliyor mu?
Geliyorsa, aşağıdaki ayetleri nereye koyalım!
“Andolsun ki, kalpleri olup düşünmeyen, gözleri olup görmeyen, kulakları olup dinlemeyen cinleri ve insanları cehennemiçin yarattık. Bunlar hayvan gibidirler; hatta daha da aşağıdırlar. İşte gâfil olanlar böyleleridir.”(Araf-179)
“Müslüman kadınlar ve Müslüman erkekler; mümin erkekler ve mümin kadınlar; itaat eden erkekler, itaat eden kadınlar; özü-sözü doğru erkekler, özü-sözü doğru kadınlar; sadaka veren erkekler, sadaka veren kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; ırzlarını koruyan erkekler, ırzlarını koruyan kadınlar; Allah'ı çok anan erkekler, Allah'ı çok anan kadınlar var ya; işte Allah bunlar için bir af ve büyük bir ödül hazırlamıştır.”(Azhap 35)
Hadis olduğu söylenen bu sözler ve anlayışlar kesinlikle cahiliye çağı Arap kültürünün, yani Rasulün ortadan kaldırmaya çalıştığı kültürün ifadeleridir. Ben bu cahiliye çağı kültürüyle yetişmiş insanlara kızım olsa asla vermem! Allah Resulü’nün insanlığa inmesini sağladığı Kur’an’la uzaktan yakından ilgisi olmayan, insanı insanlıktan çıkartan söz ve fiilleri peygambere isnat edip, insanlığa RAHMET olarak gönderilmiş bir Resulü, insanlığa ZULMET indirmiş gibi tanıtarak, ona İFTİRA ederek, Allah’a İFTİRA ederek, bu ve benzeri sözleri din eğitimi diye, sünnet kavramı altında çocuklarımıza öğreterek nereye varacağız? “Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz? Yoksa size ait bir kitap var da, (bu bâtıl inanışları) onda mı okuyorsunuz?”(Kalem-36-37) hitabıyla bizleri İKAZ eden ALAH’TAN (cc) hiç mi korkmuyoruz!
Kızlarımıza kadınlarımıza böyle bakan bir anlayıştan, bu dinden çıksa çıksa İŞİD çıkar, El KAİDE çıkar, Eş ŞEBAB çıkar, çıktı ve hâlâ da çıkıyor, Menzil ve benzerleri bu kafayla giderse çıkacakta! Bu örgütlerin emperyalist Batı tarafından desteklenmesi, kurgulanması, Müslüman imajının ve algısının bu örgütler yoluyla oluşturulması, Müslüman halkların bu örgütlerdeki İslam dışı anlayışlarla mezheplere, meşreplere bölünerek çarpıştırılması ayrı bir bahsin konusudur. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur. Bizim Şia diye bir dinimiz yoktur. Bizim İslam diye bir dinimiz vardır, bunu böyle bilmemiz lazım. Bu ışıktan uzaklaştığımız her an, daha çok acıya, zillete maruz kalacağımızdan hiç kimsenin şüphesi olmasın” dediğinde, Türkiye’de bazı çevrelerin şimdilik cılız çıkan, Sayın Erdoğan siyasi gücünü yitirdiğinde ve fırsat bulunduğunda daha gür çıkacak olan seslerine kulak verirseniz, ne demek istediğim daha iyi anlaşılır. Bu sesler kısaca diyorlar ki, milletin daha çok acı çekmesi, zillete maruz kalması önemli değil, yeter ki kendimizi Müslümanlığımıza ek başka kavramlarla ve belirleyicilerle de ifade edelim. Mezhebimiz meşrebimiz imamlarımız önderlerimiz sadatlarımız inançlarımızın ölçüsü olsun! Onlar desin, biz inanalım. Dinde delilin nedir sorusunu etkisiz kılmak için de Kur’an’daherşey yoktur, ilkesini zihinlere kazıyalım! Sonuçta Kur’an’da yok olan her şeyi onlar açıklasın ve tamamlasın. Gerekirse din adına üretilmiş din dışı kaynaklarla, dinin kaynağı Kur’anı etkisiz kılıp, eksiltebilelim veya çoğaltabilelim. Bir hadisle, rivayetle Kur’an’ın emrinin ortadan kaldırıp, kutsallaştırılmış bir beşerin görüşünü, Allah’ın emrinin yerine ikame edebilelim. Kur’an ve hadis onların saltanatlarını var etsin. Var etmiyorsa biz Kur’an’ın orasından burasından çekiştirir, kendimizi meşrulaştıracak bol miktarda hadis bulur, kendi dinimizi kurgular, din uydururuz, dahası Allah’a bile din öğretiriz, diyorlar.
YOK ÖYLE YAĞMA!
Hadislerden örneklerle konumuza dönelim:
“Eti bıçakla kesmeyin.” [3188-Ebu Davud] diyen hadise inanarak, ete elle, baltayla, satırla mı dalalım? Veya “Biriniz kötü bir rüya görürse, uyanınca sol tarafına üç kez tükürsün.” [3910-7169-İbn Mace] hadisi uyarınca kötü rüya gördüğümüzde yattığımız odayı tükürüğe mi boğalım!
“Yönetici, Kureyş ‘ten olmalıdır.” [4544-Tirmizî] [Buhari-Müslim-Tirmizi] hadisine iman ederek peygamberin kavmiyetçi, kabileci olduğuna mı inanalım! Gavs’ın çocuklarına kul köle mi olalım.
https://www.youtube.com/watch?v=8JMhmerRc_c
Bu soytarılıklara nasıl inanalım? Buna inanacaksak, Allah’ın şu emrini nereye koyalım: “Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veriyor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür.”(Nisa-8)
Şunlara ne dersiniz?
“Dinden dönenleri öldürün.” [1585-Muvatta] [1558-Ebu Dâvud-Nesâî] [676-Nesâî] [1586-Ebu Dâvud-Nesâî] hadisine inanınca, aşağıdaki ayetlere imandan vaz mı geçelim!?
“Ey inananlar! İçinizden kim dininden dönerse şunu bilsin: Allah, yakında, kendilerini sevdiği ve kendisini seven, müminlere karşı boynu bükük, kâfirlere karşı başı dik bir topluluk getirecektir. Bunlar Allah yolunda savaşırlar, hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. Bu, Allah'ın, dilediğine yönelttiği bir lütuftur. Allah, yaratılışı ve yarattıklarını genişletir, her şeyi bilir.”(Maide-54)
“ Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir” (Bakara- 56)
“Bunun için İsrail oğullarına şunu yazdık: Kim, cinayet işlememiş veya yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir kişiyi öldürürse tüm insanları öldürmüş gibidir. Kim de o canı yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. Elçilerimiz onlara apaçık delillerlegeldiler. Buna rağmen onların çoğu hemen sonra yeryüzünde azgınlık yapmaya başladılar.”(Maide-32)
“Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?”(Yunus-10)
Şimdi dileyen inansın dileyen inanmasın diyen Allah’ın yerine hüküm mü koyuyorsunuz? İnançlar üzerinde Rasulünü bile uyaran ve baskı yapmaması emrini veren Allah’tan haberiniz yok mu? Bu ve benzeri hükümleri kim, ne adına ve nasıl koyuyor? İnandım dedikten sonra vazgeçen adam geri dönemesin öyle mi? Hak ile batıl arasında bir yol seçmek Allah’ın İnsana vermiş olduğu bir haktır! Bu hakkı tanımıyor musunuz? Beyninizi mi yediniz? Allah adına uydurduğunuz bu tür kanunlarla meydana getireceğiniz münafık, iki yüzlü, mürai bir toplumdan ne bekleyebilirsiniz? Şu ayet sizler bir şey anlatıyor mu? “Uydurduğu bir yalanı Allah'a isnad edenden daha zalim kim olabilir? Onlar Rablerinin huzuruna getirilecek ve şahitler de: 'İşte Rableri hakkında yalan uyduranlar! İyi biliniz ki Allah'ın lâneti zalimlerin üzerinedir.'diyeceklerdir.”(Hud18)
Devam edelim…
“Ateşte pişeni yiyince abdest alın.” [481-6147-İbn Mace] hadisine uyalım mı mesela!? Ateşte pişeni yiyince abdest alalım mı?
Şahsen bu takımın mealci ismini layık gördüğü bizler, Kur’an okuyoruz ve Kur’an emirleri gereği namaza kalktığımızda abdest alıyoruz. (Bkz Maide 6) Bu saçmalıkları din diye çocuklarımıza öğretmiyoruz. Kafirlik ve zındıklık mı ediyoruz?
Şu hadise ne dersiniz? “Ayakta su içmeyin. Biriniz ayakta su içerse, hemen kussun.” [2246-Müslim]
O zaman bu ayeti ne yapalım! “Ey Âdem oğulları! Her secde edişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için, fakat israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf 32)
Ayette açıkça görüleceğiüzere ayakta yiyip içtiğimizde kusmamız gerekmiyor.
Bizim için ölçü şudur: Biz rivâyetleri, dinle ilgili her türlü sözü ve objeyi Kuran’a arz ederiz. Kur’an bunları kusuyorsa, biz de kusarız. Bu nedenle ayakta afiyetle yiyip içtiklerimizi kusmuyor, yutuyor, besleniyor Allah (cc)’a da verdiği nimetlerden dolayı da şükrediyoruz.
Şaka bir yana, sorun şu ki zihne yerleştirilmiş pisliklerden, tağutî düşüncelerden, hurafelerden kusup kurtulmak mümkün olmuyor!
Bir misal daha verelim.
“Kur’an-ı kerimden kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile mana çıkaran( din büyüklerinin, peygamberimizden ve eshabından alarak, yaptıkları tefsirlere aykırı tefsir yapıp, hüküm çıkaran) kâfirdir.” diye uydurma bir hadisin doğruluğuna iman edeceksiniz! Sonra – “Bir kimse sırf kendi aklı ile Kur’an’a, (Rasulullah’ın ve eshabın anlayışlarına bakmaksızın) anlam veren, isabet etse dahi günaha girer.” diye başka bir hadise daha iman edeceksiniz!Sonra karar vereceksiniz? Öyle mi?
Söyleyin bakalım kâfir midir, günahkâr mı?
Kendilerini peygamber dostu zanneden kardeşlerim, benim gibi kendi aklı ile Kuran’ı tedebbürle okumaya çalışan ve ona göre yaşayan bir adamın KÂFİR mi GÜNAHKAR mı olduğuna nasıl karar verecekler? Gavs’ın ve çocuklarının kölesi olmayı öğütleyen şeyhlerin gösterdiği yol mu güvenli yoksa Kur’an’ın yolu mu?
Kuran’ı Allah’ın açıkladığını bilerek o yoldan yürümek daha güvenli değil mi?
https://www.youtube.com/watch?v=sLygqjPddPI
Örnekler çoğaltılabilir. Dinin tek ve tartışmasız kaynağı Kur’an muğlak değildir. Çelişki de yoktur. Binlerce çelişkinin olduğu hadisleri Kuran’a arz etmeden kabul etmek zorunda değiliz. Bu ülkede birilerinin anlattığı, Allah’ın dini değil. Ölümlü ilahlara teslim olmak,(firavunlara) insanlığı da bunlara teslim etmek için her türlü uydurmanın var olduğu kitaplardan, bu dindendir diye söylenenlere iman etmeyiz.
Merak ediyorum? Sadece Kur’ana uyan ona göre yaşayan insanları ya kâfir ya da günahkâr olduğunu söyleyen, din adına insanları insanlara köleliğe çağıran sözde alimlerin ve anlayışların Müslümanlık olduğunu düşünebilmek için ne kullanıyorlar ?Bonzai mi, Afyon mu? Bu arkadaşların “Haşhaşi” kavramı üzerinde düşünmelerinde fayda var!
Bu işlerin yanlışlığı artık ortaya çıktı. Bu inanışları yaymaya çalışanlar uzatmaları oynuyorlar. Cemile Bayraktar Yeni Şafak Gazetesinde “Kütüb-i Sitte'de zayıf hadis var mıdır?” başlıklı makalesinin sonucunda artık şunu yazabiliyor: “Kütüb-i Sitte'yi, Sahih-i Buhârî'yi, Sahih-i Müslim'i, Kuran-ı Kerim'e arz ettiğimizde maalesef “sorunlu" rivâyetlerin bu eserlerde yer aldığı görülmektedir. Elbette bu sorunlar bu eserlerin kıymetine, sahihliğine gölge etmemektedir ancak bu eserler için tamamıyla “sahih hadisleri içeriyor" demek de zan ifade etmektedir. Bunu ifade etmek ise, hadis inkâr etmek demek değildir.”
Bu kadarına da şükür diyor, yarın daha da ileri bir noktaya ulaşacağımızı görüyorum. Cemile Bayraktar bir gerçeği ifade ederken “bu eserlerin sahihliğine gölge düşürmemektedir” hükmünde yanılıyor veya bu çevrelerin şerrinden sakınıyor. Eserlerin “kıymeti” hususunda ise haklı. Hadisler tarihi metinler olarak kıymetlidir. Aynen Yahudilerin Mişnaları gibi! Bunlar tarihi ve insanı anlamak cehdinde olanlar için çok kıymetli kaynaklardır.
Bu kitaplara iman ettirilmiş kişiler biraz sıkıştırınca savunmaya geçerler. Şu savunma replikleri standart kazanmıştır. Şöyle ki; Sen İslam alimi misin? Bu işi ancak hadis alimleri anlar! Sen nereden bileceksin? Sen ilahiyatçı mısın? Atalarımız yanlış mı söyledi veya yaptı? Vardır mantıklı bir açıklaması! Sonunda da bu hadisleri biz de kabul etmiyoruz bunlar sahih hadis değil!
Bunlara sakın inanmayın O kitapları en ufak bir eleştiriye tabii tutmadan aynen kabul ederler. Muteber kitaplarda (Buhari-Müslüm İbnMaceNesai, Tirmizi, Ebu Davud) bulunan her hadis onlar için sahihtir. Hepsi ama hepsi hatadan münezzeh görülmektedir?
https://www.youtube.com/watch?v=vUAs_ZOny8A
Ey Menzil, Ey benzeri batini akımlar, Kur’an okuyanlar, Kur’anıanlama ve hayata geçirme çabasıyla okuyanlar sizleri bu kadar rahatsız etmesin. Gözünüz bu kadar dönmesin? Gazetecileri tuzağa düşürüp darp edecek, telefonlarını gasp edecek kadar risk almayın. Kullandığınız insanların hayatıyla oynamayın. Bugün sizi koruyanlar, yarın koruyamaz olur, bilesiniz! İyisi mi biz sadece Kur’an okuyarak dinimizi yaşayalım, siz de kendi kitaplarınızla mutlu mesut yaşayın. Allah’ın kullarına verdiği hak ile batıl arasında tercih hakkını her kul kendi iradesiyle kullansın. Böylesi daha güzel ve dine daha uygun olur kanaatindeyim.
Sizler de düşünün lütfen? Kendinizi suç işlemeye varacak kadar kaybetmenizi sağlayan dini motivasyonlarınız sağlıklı bir inancın alametleri olabilir mi? Sizler için üzülüyorum. Sohbetlerde insanlara iyilikten güzellikten bahsederken şiddet duygularını ve fiillerini de içinizde yaşatan düşünce sistemini sorgulamalısınız. Bunun tek açıklaması cehalet olabilir diye düşünüyor Ziya ACAR’ın aşağıdaki şiirini Kuran dışı inanışların misyonerlerine ithaf ediyorum. Söyleyeceğimi söyledim. Üzerime düşeni yaptım! Bundan böyle bu konulara güncel olaylar haricinde girmeyeceğim. Bu arkadaşlar inşallah kendilerini gazeteci dağa kaldırarak güncele taşımazlar. Sevgi ve saygılarımla
CAHİL
Mektebi sevmedi şu bizim Nuri
Kendine uygundu bulduğu piri
Verecek deyince cennette huri
Karısına baktı sevindi cahil
Okuyana kızdı aklı ermedi
İlk emir okuydu onu görmedi
İlim ile fen e cevaz vermedi
Hurafeye taktı sevindi cahil
Hoş görü sakızdı ağzında gevdi
Şefkati sevmedi şiddeti sevdi
Dizini dövmedi kızını dövdü
Gönülleri yıktı sevindi cahil
Okumadı dinin kitabını hiç
Görmedi resulün hitabını hiç
Duymadı acısın bitabını hiç
Yobazlar can yaktı sevindi cahil
Bakmadı fikrine geleni övdü
Hatır gönül için gidene sövdü
Zalime eğildi mazlumu dövdü
Bildiği dayaktı sevindi cahil
Geleceğe dair olmadı derdi
Boş bulduğu yere çulunu serdi
Kim ki cennetten bir tapu verdi
Mührünü çaktı sevindi cahil
Çarmıh da görünce İsa’yı sevdi
Sabrını sevmedi Musa’yı sevdi
Mucize gösteren asayı sevdi
Asa yılan çıktı sevindi cahil
Okumak düşünmek zahmetli işti
Nuri değişmedi dünya değişti
Sarığı takınca sanki ermişti
Kılığına baktı sevindi cahil
Z İ Y A A C A R